Türkiye’nin uzaya çıkan birinci astronotu Alper Gezeravcı, Bolu Bilim ve Sanat Merkezi’nde ortaokul ve lise öğrencileriyle bir ortaya gelerek Türkiye’nin uzay çalışmalarını anlattı. Gezeravcı, Türkiye’nin uzay serüveninin 40 yıl öncesine dayandığını belirterek şu tabirleri kullandı:

Türkiye Cumhuriyeti olarak uzay bize yabancı bir alan değil. 1984 yılında TÜBİTAK Uzay’ın kurulmasıyla birlikte uzay seyahatimiz resmen başladı. Bu süreçte BİLSAT, RASAT, GÖKTÜRK, İMECE ve Türksat üzere değerli uydu projelerini hayata geçirdik. Fakat beşerli uzay faaliyetlerinde eksik kaldığımız bir gerçeği de kabul etmeliyiz. Bugün geldiğimiz noktada bu eksikliği gidermek için önemli bir deneyim birikimine sahibiz.

“UZAYA ERİŞİMDE VAKİT PÜRÜZÜYLE KARŞILAŞIYORUZ”

Uzaya çıkış sürecinin en büyük zorluklarından birinin vakit olduğunu vurgulayan Gezeravcı, şunları lisana getirdi:

İnsanlığın uzaya olan ilgisi ve tutkusu süratle artıyor. Fakat bu iştahın önünde en büyük mani, atmosferi geçme basamağında ortaya çıkıyor. Uzaya fırlatma sürecini başlatmak, teknik olarak en karmaşık ve şiddetli adımlardan biri. Finansman ve teknik hazırlıklar tamamlansa dahi bugün bir fırlatma için takvim talep ettiğinizde, çoklukla 2 ila 2,5 yıl sonrasına tarih veriliyor.

“FÜZE VE UZAY LİMANI PROJESİNDE SON AŞAMADAYIZ”

Gezeravcı, Türkiye’nin bağımsız bir biçimde uzaya erişim maksatlarına emin adımlarla ilerlediğini belirterek şu kıymetli açıklamalarda bulundu:

Türkiye’nin uzay limanı projesi sonuncu basamağına geldi. Hem savunma endüstrisindeki gereksinimlerimizi karşılamak hem de uzay amaçlarımıza daha süratli ve faal bir halde ulaşabilmek ismine bu proje büyük ehemmiyet taşıyor. Dünyanın sıfır noktası civarında yer alacak, fırlatma operasyonları için ülkü bir coğrafyada füze ve uzay limanı projesi üzerinde çalışıyoruz. Bu proje, Türkiye’nin uzaya bağımsız erişim sağlayabileceği stratejik bir atılımdır. Geldiğimiz bu önemli evreyi, yakın gelecekte devlet büyüklerimiz halkımızla paylaşacak.

Gezeravcı’nın konuşması, öğrencilerde büyük ilgi uyandırırken, Türkiye’nin uzay alanındaki kararlılığını ve vizyonunu bir sefer daha ortaya koydu.